.

sliderdeneme

DERSİM’DEN KILIÇDAROĞLU’NA BÜYÜK İLGİ

Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP bugün Dersim’de kantara çıktı. 30 bini aşkın Dersimlinin katıldığı tahmin edilen miting “Dersim seninle gurur duyuyor” sloganlarına sahne oldu. Son olarak 2007 yılında CHP lideri Baykal Dersim’e gelmiş ve mitinge iki yüz kişi katılmıştı. Bugün ise on binler CHP mitingine geldi. Yaşlı, genç, çocuk, bebek, işsiz, işçi, köylü, esnaf, sakat herkes alana gelmişti. Ovacık’tan mayına basarak sakat kalan Çetin de gelmişti, Hozat’tan minibüsçü Mehmet de. Sosyalisti de dinlemek istiyordu, sivil toplum örgütünde çalışan emekçi kadın da. Bütün ilçelerinden, köylerden, hatta Erzincan’dan, Varto’dan, Hınıs’tan, Almanya’dan toplanıp gelmişlerdi. Dillerinde “Başbakan Kemal” sloganı vardı. Öğleden itibaren yollarda biriken kalabalıklar sadece Kılıçdaroğlu’na el sallamak derdindeydi. Miting alanında kurulu dev ekranda ise “Dersim’in onuru, Türkiye’nin umudu” yazıyordu. Dönüşen ekranda bizim dilden de “Kemal Kılıçdaroğlu to xer ama Dersim” yazıyordu. Bu, Baykal’ın CHP’sinde hayal bile edilemeyecek bir şeydi! Gelenler sanki yüzyıllardır kırılan gururlarını tamir etmeye gelmişti. “Bizden biri”, “Alevi, hem de Dersimli” sözleri dilerdeydi. Beklentileri ise iş, barajlara son verilmesi, kendi dillerine, kültürlerine, tarihlerine saygı ve özgürlük vb. idi. Bu coşku ve destekle kürsüye gelen Kılıçdaroğlu “Dersimliliğine” vurgu yaparak başladı. Başbakanın soy-sop ile uğraşmasına eleştiriler yaptı. “Dersimli olmaktan gurur duyduğunu” ve CHP iktidarında ise “Türkiye’nin Dersim’den gurur duyacağını” belirtti. Her sözü alkışlarla kesildi. “Başbakan Kemal” sloganı en fazla atılan slogan oldu. Özetle “CHP iktidarında YÖK’e son verileceğini, özel yetkili mahkemelerin lağvedileceğini, barajları iptal edeceklerini, genel af çıkarılacağını” ifade etti. Konuşmasında sürekli “halk iktidarı” dedi, Dersim ismini az, Tunceli’yi çok zikretti. “Terörü bitirip, barışı getireceğiz, bölünmeyip, ayrışmayacağız” dedi.

Küskünlere Rozet Taktı: Konuşmasından sonra ise Onur Öymen’in sözlerinden ötürü geçen yıl CHP’den istifa eden ilçe belediye başkanları ve eski milletvekillerine parti rozeti taktı. Pülümür Belediye Başkanı Mesut Çoşkun, Nazımiye Belediye Başkanı Cafer Sarıçiçek, Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül yeniden CHP ye katıldılar.

ALEVİ ASKERİN ÖLDÜRÜLMESİ MECLİSE TAŞINDI

Dersim Milletvekili Şerafettin Halis, Hakkari de askerlik görevini yerine getirirken Alevi olduğu ve Ramazan orucu tutmadığı gerekçesiyle Erzincan nüfusuna kayıtlı Ali Arslan ın bir başka asker tarafından öldürüldüğü iddiasını meclise taşıdı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ün cevaplaması istemiyle verdiği soru önergesinde; 15 Ağustos 2010 tarihinde Hakkâri’de askerliğini yapmakta olan Erzincan nüfusuna kayıtlı Ali ARSLAN adlı askerin Alevi olduğu ve Ramazan orucu tutmadığı gerekçesiyle bir başka asker tarafından başından vurularak öldürüldüğü iddiası basında yer aldı. Ali ARSLAN’ın ailesiyle yaptığı telefon görüşmelerinde Alevi olduğu için sürekli diğer askerler tarafından hor görüldüğünü söylediği de ortaya çıkmıştır. Aynı haberlerde, ARSLAN’ın öldürülmesinin birlik komutanlarınca saklanıp, basına yansımadan olayın örtbas edilmesinin sağlanmaya çalışıldığı iddia edilmektedir. Cenazenin yetkililer tarafından ailesine gösterilmemesi de bu kuşkuyu güçlendirmektedir." dedi.

HRANT DİNK DAVASINDA TÜRKİYE AİHM’DE MAHKUM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türkiye yi Hrant Dink le ilgili dosyalarda mahkum etti. bianet in edindiği bilgilere göre, AİHM dairesi, Türkiye nin 19 Ocak 2007 de işlenen Hrant Dink cinayetini önlemediği ve cinayetten sonra etkili soruşturma yapmadığı için yaşam hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Bu dosyayla birleştirdiği ayrı bir dosyada, Dink e Ceza Yasası nın 301. maddesinden verilen cezayla ilgili de, AİHM Türkiye nin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi. Türkiye bu dosyadaki savunmasında Dink in bir Nazi lideriyle eş tutarak "nefret söylemi"yle suçlamıştı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu savunmayı "içine sindirmediğini" söylemiş, Adalet Bakanı Sadullah Ergin de davanın savunulamaz olduğunu dile getirmişti. Savunmayla ilgili haberlerden sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül önce Dink in gerekli tedbirler alınamadığı için öldürüldüğünü itiraf etmiş, ardından 20 Ağustos akşamı Dink in kardeşi Hosrof Dink le görüşmüştü. Mahkemenin kararını, gerekçesini yazdıktan sonra, eylülde açıklaması bekleniyor. Türkiye bu kararı temyiz ederse, nihai kararı AİHM Büyük Dairesi verecek. Haberlere göre, Dışişleri Bakalığı nda eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen le bazı uzmanların da aralarında bulunduğu isimlerin katılımıyla bugün bir toplantı yapılması bekleniyor. Türmen, Milliyet te yayımlanan yazısında, hükümete Dink ailesinden özür dilemesini ve sorumluluğunu kabul ederek tazminat ödemesini önermişti. (bianet)

TUNCELİ VALİSİ EZBERLERİ BOZDU

Vali Taşkesen, Tunceli Belediyesi nce yaptırılan Seyit Rıza heykeli için önce suç duyurusunda bulundu, ardından da Atatürk ün komutanıyken güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülen Topal Osman ın heykeli Giresun a dikiliyorsa, Tunceli halkı için dini ritüel olan Seyit Rıza nın heykeli de dikilmeli dedi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın Sakarya mitinginde yeniden gündeme getirdiği Dersim isyanına ilişkin tartışmalar dinmiyor. Bu kez de Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen, Dersim isyanının elebaşı olduğu gerekçesiyle idam edilen Seyit Rıza hakkında ezber bozan açıklamalar yaptı. AKŞAM a konuşan Vali Taşkesen, Mustafa Kemal Atatürk ün Muhafız Alayı Komutanıyken, Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey i öldürüp, güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada hayatını kaybeden Topal Osman ın heykeli Giresun a dikiliyorsa, Tunceli halkı için dini bir ritüel olan Seyit Rıza nın heykeli de dikilmeli dedi. Daha önce Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve Giresun Valiliği görevlerinde bulunan Taşkesen in açıklamaları şöyle: VALİLİK MAKAMINDA İKİ ŞAPKAM VAR - Bu topraklar çok dramatik olaylara sahne oldu. 1935 ila 1938 yılları arasında yaşanan ve tarihe Dersim isyanı adıyla geçen süreç, bu olayların en kanlı bölümü. Dersim isyanının elebaşı olduğu gerekçesiyle tartışmalı bir yargılama sürecinin ardından Kasım 1937 de asılarak idam edilen Seyit Rıza, aradan 73 yıl geçmesine rağmen Tunceli halkının gözünden ve gönlünden silinmemiştir. Çünkü; Seyit Rıza her şeyden önce dini bir ritüel. Peygamber soyundan gelen bir Alevi dedesi. - Temsil ettiğim valilik makamında iki ayrı şapkam var. İlki devleti ve hükümeti, diğeri ise Tuncelilileri temsil ediyor. Devletin valisi olarak, bir isyanın elebaşı olduğu gerekçesiyle idam edilen ve hakkında iade-i itibar kararı bulunmayan Seyit Rıza nın heykeli için suç duyurusunda bulunmak zorundayım. Ben rutin bir işlemi yerine getirdim ve konuyu yargıya havale ettim. FARKLILIKLARI GÖZ ARDI EDEMEYİZ - Milleti temsil eden ikinci şapkama gelince; ben bu koltukta Tuncelililere hizmet etmek için oturuyorum. Bu hizmet milletin farklılıklarını ve değerlerini göz ardı edilerek yapılamaz. Tuncelililer, peygamber soyundan gelen, Alevi dedesi olarak önemli bir dini figür olan Seyit Rıza yı isyancı kimliğiyle değil bu özellikleriyle ruhani bir lider olarak görüyor. Seyit Rıza nın heykelinin bulunduğu yer adeta bir ziyaret yeri gibi. - Bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk ün Muhafız Alayı Komutanlığı nı yaparken bir milletvekilini öldürüp güvenlik güçlerine teslim olmayıp hükümete başkaldıran Topal Osman ın heykeli Giresun a dikiliyorsa, Seyit Rıza gibi manevi bir liderin heykeli de Tunceli ye dikilebilmeli. Devlet tutarlı olmak zorundadır. Bu heykel devletle Tunceli halkının kucaklaşmasının önemli bir adımıdır.

PAMUKOĞLU: DERSİM İN EMRİNİ ATATÜRK VERDİ

İşte o harita. Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, Dersim isyanı sırasında Atatürk’ün hayatta olduğunu ve isyanın bastırılması emrini de Atatürk’ün verdiğini söyledi. Pamukoğlu, “Dersim birkaç kere ayaklanma teşebbüsünde bulundu. Atatürk sağdı, her şeyi yaptıran Atatürk’tü” dedi. 12 Eylül’de yapılacak olan Anayasa referandumu için ‘hayır’ kampanyası başlatan HAK ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Osman Pamukoğlu Edirne’de basın mensupları ile bir araya geldi. Yapılan basın toplantısında, sürekli gündeme getirilen Dersim isyanına değinen Osman Pamukoğlu, Dersim isyanının Atatürk’ün emri ile bastırıldığını öne sürdü. İsim vermeden Ak Parti hükümetini eleştiren Pamukoğlu, hükümetin ‘hüneri’ olmadığı için ölülerle ve Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki insanlarla uğraştığını ifade etti. "MUSTAFA KEMAL PAŞA BAŞIMIZA TAŞ YAĞDIRDI" Atatürk’ün Dersim isyanını bastırmak için harekat yönettiğini savunan Pamukoğlu şunları söyledi: “Hünerleri olmadığı için ölülerle ve Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki insanlar ile de uğraşıyorlar. ‘Atatürk’ diyemiyorlar, meydanı boş buldukları zaman onu da diyecekler. Hiç uzatmanın gereği yok. Dersim birkaç kere ayaklanma teşebbüsünde bulundu. Atatürk sağdı, her şeyi yaptıran Atatürk’tü. O kadar Atatürk’tür ki Trabzon’da Atatürk’ün kaldığı bir ev var. O evde Atatürk bu Dersim isyanında Karadeniz bölgesindeydi, bizzat haritaya kırmızı ve mavi, kendisi işaretlemiştir. Bizim kuvvetlerimiz ve isyancıların kuvvetleri diye. Kendi el yazısı ve farklı askeri şekiller çizmiş, oklar çizmiş ve harekatın nasıl yapılacağını ve ortadan kaldırılacağını bizzat kendisi eli ile yazmış ve şekillendirmiştir. Harita Trabzon’dadır. Hatta doğuda görevliyken, isyanlarda bulunan çok yaşlı bir Kürt vatandaş ile sohbet ettim. O isyanları bana anlattı. Söylediği söz, ‘Mustafa Kemal Paşa başımıza taş yağdırdı’. İsyanları devletler nasıl bastırdıysa, Atatürk’te öyle bastırdı. Bundan sonra olacaksa yine aynı şekilde bastırılacaktır” dedi. Kaynak: Hürriyet..

ZAMAN YAZARI DERSİMLİLERİ ŞERİATÇI YAPTI!

İşte o yazı: Dersimli Seyyid Rıza da 12 Eylül’de yakalanmıştı Adını açıkça koyalım: Dersim bölgesi, Cumhuriyet in getirdiği bütün değişimlere direndiği için mürteci yaftasını yemişti CHP den. Yine sıcak bir tartışma. Yine Dersim in hayaleti karşımızda. Aslında neredeyse bütün yakın tarihimiz, kendisiyle usulünce vedalaşılmadığı, cenazesi kurallara uygun olarak kaldırılmadığı için bir hayaletler ormanına dönüşmüş durumda. Olur olmaz yerlerde karşımıza çıkmalarının sebebi bu. Çare: Tarihin bedenini, müsterih olarak uyuyacağı bir şekilde yeniden defnetmek. Yani sahte tarihi bir kenara bırakıp gerçeklerle yüzleşebilmek. Bu da bilinen sebeplerle sanıldığı kadar kolay olmuyor Türkiye de. Ne var ki, yakın tarihin üzerine serilen bu perde kalkmadığı sürece de, hayaletlerin baskınlarına hazır olmamız gerekiyor. Tıpkı geçen yıl da bir süre hararetle tartışıp sonra demlenmeye bıraktığımız Dersim faciası gibi. Facia? Sorun da kelimelerden başlıyor zaten. "Katliam" mı demeliydim? Yoksa Dersim semalarında Cumhuriyet in kahhar gücünü simgeleyen uçağıyla keşifler yapıp ardından yanına aldığı 50 şer kiloluk bombaları büyük bir titizlikle hedefine yollayan Sabiha Gökçen in dediği gibi bir medeniyet projesi miydi Dersim askerî harekâtları? Zamanın CHP zihniyeti Dersim i Cumhuriyet e bir direniş odağı olarak görmüş ve bir "irtica hareketi" olarak damgalamıştır. Her ne kadar şimdiki Tuncelililer kabul etmeyecekse de, Dersim in asıl suçu, "mürteci" olmaktı. Ne garip! Zamanla irtica sadece Sünni Müslümanlıkla ilişkilendirildiği ve ideolojik bir projeye kulp olarak takıldığı için kelime anlamını yitirmiştir.

DERSİMLİ ERMENİLER KİMLİKLERİNİ ARIYOR

Dersim Ermenileri Derneği neyi amaçlıyor? Dernek henüz kurulmadı, girişim aşamasındayız. Sosyal, siyasal, inanç ve kültürel konularda faaliyetlerimiz olacak. Buradaki Ermeni yapılarını, kiliseleri ve mezarlıkları korumaya almak, eski Ermenice köy isimlerinin iadesini sağlamayı amaçlıyoruz. Eski Ermeni köylerini gezerek mezarlıklarını, kiliseleri, tarihsel ve kültürel yerlerini tespit etmek, onarmak, benim boynumun borcu. Ama Dersimli Ermeniler korkarak geri dururlarsa bir yere varamayız. Yaşam biçimlerinden dolayı korkuyorlar. Yıllarca, Ermenilik küfür olarak kullanılmış. Oysa ben Dersim’e geldim, standımı açtım, Dersim Ermeni türkülerini çaldım, Ermenilerle ilgili kitaplar sattım. Hiçbir tepki almadım. Standıma gelen herkes beni duygulandırdı. İnsanlar Ermenileri seviyor. Alevi Kızılbaş toplumu, Ermenilerin bu topraklarda akan gözyaşlarını silmek istiyor. Dersimli Ermeniler artık kendilerini gizlemeden yaşamalı. Ben artık Dersimli Ermenilerin Kürt ve Türk ismi taşımasını istemiyorum. Dükkânına yine Ermenice tabelasını assın istiyorum. Dersim Ermenileri onurlu olsun ve kimliklerine kültürlerine sahip çıksınlar. Özlerine dönsünler, çocuklarını kiliseye göndersinler. Bunun için kurumlaşmamız lazım. Başta Dersimliler olmak üzere, tüm Ermenileri derneğe destek vermeye çağırıyorum...

DERSİM İN ÇIĞLIĞI...

Dersim in Çığlığı... Cengiz Çandar /Radikal Tayyip Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nun açtığı fosseptik çukurunda vuruşmayı niçin kabul ettiğini bir türlü anlayamıyorum. 12 Eylül’de referanduma sunulacak Anayasa değişiklikleri, ‘askeri darbe anayasası’nın yüreğine saplanan bir ‘demokratik hançer.’ Evet, ‘ölümcül’ değil, o nedenle ‘yetmez ama evet’. Hal buyken, Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliklerinin ‘demokratik-ilerici’ niteliğini vurgulayarak, CHP’yi ve Genel Başkanı’nı, tutunmaya çalıştıkları anti-demokratik kulvarda teşhir etmek yerine, onunla ‘düzeysizlikte buluşma’yı niçin seçiyor; anlayamadığım bu. Bu ‘düzeysizlikte buluşma’ seçimi, tüm toplumu siyasetten soğuturken, Pazar günü Joost Lagendijk’in ‘Recep bey ile memur Kemal karşı karşıya’ başlıklı mükemmel yazısının sonundaki şu hükmü haklı çıkarıyor: “Geçmişte Başbakan Türkiye’yi, birinci sınıf kurumlar ve birinci sınıf anayasayla birlikte, birinci sınıf bir demokrasi yapmak istediğini iddia ediyordu sık sık. Fakat önde gelen siyasetçileri birbirleriye ikinci sınıf yöntemler kullanarak kavga ederken, bu ülke o noktaya nasıl varabilir?” *** ‘Düzeysizlikte buluşma’, ister istemez, karşılıklı yanlışları da beraberinde getiriyor. Başbakan’ın Kılıçdaroğlu’nun -CHP Genel Başkanı’nın üstünü örtmek istediği anlaşılan- ‘Dersim’liliğine’ gönderme yaparak, İsmet İnönü’nün 1938’de vergi vermiyorlar diye 30-40-50 bin Dersim’liyi bombalayarak öldürdüğünü iddia etmesi ve ‘işte CHP budur’ diye Kılıçdaroğlu’na fatura çıkarması doğru bir yöntem midir? Dersim katliamı, İsmet İnönü’ye ve oradan ‘miras yoluyla’ CHP’ye ve Kemal Kılıçdaroğlu’na fatura edilerek anlaşılabilir mi? Dersim katliamının cereyan ettiği tarih, Türkiye’de İnönü dönemi değil, Atatürk’ün son dönemidir. Herkesin üzerinde Atatürk vardı. Başbakan, Kılıçdaroğlu’nu Dersim konusunda tek ayak üzerinde yakalamak istiyorsa, TBMM’ye konuyu getirip ‘Dersim dosyası’nı açsın, çok daha etkili olur. ‘Buluşma’ mekânı ‘düzeysizlik’ olunca, bu yöntemi başlatmış olan Kılıçdaroğlu’ndan da bir zırva geldi. “Ben (Dersim’in bombalandığı tarihte) daha doğmamıştım” dedikten sonra şu söylediklerine bakın: “Recep bey yeri gelince timsah gözyaşları döküyor. Dersim deniyor. BOP’un eş başkanı Recep beydir. Irak’ta binlerce Müslüman kadına tecavüz edildi, binlerce çocuk öldürüldü. Siz hiç Recep beyin bir şey söylediğini duydunuz mu? Niye konuşmadı? Çünkü BOP’un eşbaşkanıdır. Irak’ta katledilen Müslümanların sorumlusu BOP ve eşbaşkanıdır.”

DOĞANIN VE EFSANELERİN SAKLADIĞI ACILAR

Doğanın ve Efsanelerin Sakladığı Acılar Behçet Çelik* Haydar Karataş’ın romanı Gece Kelebeği/ Perperık-a Söe’nin tarihi ve sosyal arka planında Cumhuriyet tarihinin en büyük trajedisi bulunuyor. Karataş, Dersim Katliamının ardından köylerinden ayrılmak zorunda kalıp nereye gideceklerini bilemeyen Fecire Hatun’la kızı Gülüzar’ın hikâyesini anlatıyor. Roman boyunca Fecire Hatun ve Gülüzar’ın yanı sıra, onlar gibi gidecek, kalacak köyü, evi olmayan başkalarının da çok zorlu koşullar altında hayata tutunma -daha açık bir deyişle, ölmeme- çabalarına tanıklık ediyoruz. Köylerle birlikte hayvanlar, tarlalar, tohumlar yakılmış, sürgüne gitmeyenler mutlak bir yoksulluğa mahkûm edilmişlerdir. Bu koşullar altında Fecire Hatun ve Gülüzar o köyden bu köye giderek kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışmaktadırlar, ama gittikleri her yerde aynı baskıyla karşılaştıkları için yollarda, dağlarda, ormanlarda yaşamak zorunda kalırlar. Sığınacak bir dam altı olmaksızın karda kışta dağlarda olmak hiç kolay değildir; öte yandan devlet güçleri halen dağdakiler için bir büyük bir korku kaynağıdır. Ne zaman ne yapacakları belli değildir, her an yeni bir sürgün kararıyla birilerini daha doğup büyüdükleri topraklardan kopartmaya karar verebilmekte, tam yerleştikleri sırada yerleştikleri yeri tarumar edebilmektedir.

İSKâN BELGELERİ ARŞİV DE İMHA EDİLDİ

Doğu Anadolu nun iskân belgeleri Arşiv de imha edildi Önceki hafta Türkiye yi ziyaret eden İngiltere Başbakanı David Cameron a çakma tuğralı bir belge hediye edilmesi skandalının kahramanı Devlet Arşivleri nde bu defa bambaşka bir rezalet ortaya çıktı ve Doğu Anadolu dan saklanması için Arşiv e gönderilen bazı iskân belgelerinin yanlışlıkla imha edildiği anlaşıldı. İnanılması bile zor gibi görünen skandal, 2009 un sonlarında meydana geldi.3473 sayılı kanun ve ilgili yönetmelik "arşiv malzemesi" hükmünde olan, kamu kurum ve kuruluşlarında biriken ve "devlet millet hayatını, kişi hak ve menfaatlerini koruyan" belgelerin önemlilerinin devlet arşivlerine gönderilmesini öngörüyordu. Devlet Arşivleri, bu kanun uyarınca bazı bakanlıklardan ellerinde bulunan arşivlik evrakın kendilerine devredilmesini istedi. Talepte bulunulan resmî müesseseler arasında Bayındırlık ve İskân Bakanlığı na bağlı Âfet İşleri Genel Müdürlüğü de vardı ve genel müdürlük, sahip olduğu evrakın başına neler geleceğini tahmin edemeden, binlerce belgeyi gayet iyi niyetli bir şekilde Devlet Arşivleri ne gönderdi. Ama ortada bir mesele, daha doğrusu bir düzensizlik vardı: Dünyanın en önemli belge hazinelerinden olan devlet arşivimiz mükemmel şekilde çalışıyor ve hattâ imâl edilen çakma tuğralı belgelerle İngiliz başbakanı bile kandırılıyordu ya... İşte bu mükemmel sistem bakanlıklardaki evrakın Arşiv e nakli işinde de tıkır tıkır işliyor ve bakanlıklardaki belgeler bazen listelenerek ama bazen listelemeye bile gerek duyulmadan çuvallara doldurulup arşive yollanıyordu. Taşıma işi de, kamyoncu kooperatiflerine yahut kargo şirketlerine havale edilmişti...

Dog Days Are Over

Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus error sit voluptatem accusantium doloremque laudantium, totam rem aperiam, eaque ipsa quae ab illo inventore veritatis et quasi architecto beatae vitae dicta sunt explicabo. Nemo enim ipsam voluptatem quia voluptas sit aspernatur aut odit aut fugit, sed quia consequuntur magni dolores eos qui ratione voluptatem sequi nesciunt. Neque porro quisquam est, qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit, sed quia non numquam eius modi tempora incidunt ut labore et dolore magnam aliquam quaerat voluptatem. Ut enim ad minima veniam, quis nostrum exercitationem ullam corporis suscipit laboriosam, nisi ut aliquid ex ea commodi consequatur? Quis autem vel eum iure reprehenderit qui in ea voluptate velit esse quam nihil molestiae consequatur?

Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus error sit voluptatem accusantium doloremque laudantium, totam rem aperiam, eaque ipsa quae ab illo inventore veritatis et quasi architecto beatae vitae dicta sunt explicabo. Nemo enim ipsam voluptatem quia voluptas sit aspernatur aut odit aut fugit, sed quia consequuntur magni dolores eos qui ratione voluptatem sequi nesciunt. Neque porro quisquam est, qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit, sed quia non numquam eius modi tempora incidunt ut labore et dolore magnam aliquam quaerat voluptatem. Ut enim ad minima veniam, quis nostrum exercitationem ullam corporis suscipit laboriosam, nisi ut aliquid ex ea commodi consequatur? Quis autem vel eum iure reprehenderit qui in ea voluptate velit esse quam nihil molestiae consequatur?

 

BAŞLIK ADI


    İLETİŞİM KUTUSU İÇİNDEKİ 1. YAZI
    İLETİŞİM KUTUSU İÇİNDEKİ 2. YAZI

BAŞLIK ADI LİNKİ


    İLETİŞİM KUTUSU İÇİNDEKİ YAZI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol